
Ekokırıma karşı nöbet eylemi direnişle başladı
- 13:44 9 Eylül 2025
- Ekoloji
ŞIRNEX - Şirnex’te süregelen doğa tahribatına karşı binler, “Ekokırıma geçit yok” diyerek yürüdü. Kadınların öncülüğünde gerçekleşen yürüyüşte, barış çağrısı ile ekolojik yıkıma karşı toplumsal direniş iç içe geçti.
Demokratik Kurumlar Platformu öncülüğünde, Şirnex ve ilçelerinde yıllardır süregelen eko kırıma karşı bir yürüyüş ve basın açıklaması düzenlendi. “Ekokırıma geçit yok, doğa talanına karşı yürüyoruz” şiarıyla Besta’da başlayacak bir gecelik nöbet eylemi öncesinde binlerce kişi sokağa çıktı.
Şirnex merkez Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya gelen kitle, Ömer Kabak Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüşe DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, milletvekili Çiğdem Kılıçgün Uçar, SYKP Eş Genel Başkanı Mertcan Titiz, Yeşil Sol Partisi Eş Sözcüsü Didem Göçer, ESP MYK üyesi Orhan Çelebi, Demokratik Birlik İnisiyatifi, İklim Adalet Koalisyonu temsilcileri, ekoloji örgütleri ile Şirnex, Mêrdîn, Amed, Riha, Sêrt ve Êlih’ten gelen çevre aktivistleri katıldı.
Yürüyüş boyunca, “Savaşa karşı barış, talana karşı ekolojik yaşam”, “Ekolojik bilincin taşıyıcısı doğa ile bütünleşmiş kadındır”, “Talan û rant jiyana me qir dike, em ê jiyanê biparezin” ve “Kürdistan’ın yeşili barışın rengidir” yazılı pankartlar taşındı. Aynı zamanda Kürtçe “Nobedarê dara gûzê ne em li virin” (Ceviz ağacının nöbetçisiyiz), “Hebûna xwezayê xwebûna me ye” (Doğanın varlığı, bizim varlığımızdır) yazılı dövizler ve “Be Xweza jiyan nabe” (Tanrısız yaşam olmaz), “Jin jiyan azadî” sloganları öne çıktı.
Yürüyüşün ardından Ömer Kabak Meydanı’nda toplanan kalabalık, Kürtçe ezgiler eşliğinde halay çekti. Program başlamadan önce demokrasi mücadelesinde hayatını kaybedenler anısına saygı duruşu yapıldı ve “Şehîd namirin” sloganı yankılandı. Etkinlik, Rojava Devrimi’nin öncülerinden Nurettin Sofî’yle özdeşleşen “Ez livir im” (Ben buradayım) adlı şiirin okunmasıyla başladı.
‘Derhal savaştan vazgeçin’
Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nden Derya Akyol hazırlanan ortak basın metnini okudu. Kürdistan’da süregiden eko kırıma karşı yürüdüklerini belirten Derya Akyol, Kürdistan’da talan edilen yerlere dair bilgi verdi. Şirnex’in bir bütün olarak hedef alındığını belirten Derya Akyol, “Bu saldırılar yalnızca bir çevre sorunu değildir. Bu, aynı zamanda Kürt halkının hafızasına, kültürüne, yaşam biçimine ve geleceğine karşı planlı bir imha stratejisidir. Çünkü bizler biliyoruz ki doğa yalnızca üzerinde yaşadığımız bir alan değil; toplumsal hafızamızın, kültürümüzün ve özgürlüğümüzün ayrılmaz bir parçasıdır. Nehirler yalnızca su değil, halkların belleğidir. Dağlar yalnızca taş ve toprak değil, hafızamızın ve direnişimizin simgesidir. Ormanlarımız yalnızca ağaç değil, yaşamın kendisidir” ifadelerini kullandı.
“Bizler inanıyoruz ki; doğanın özgürleşmesi insanın özgürleşmesidir” diyen Derya Akyol, yetkililere şu şekilde seslendi: “Doğaya ve halka karşı yürütülen bu amansız savaştan derhal vazgeçin! Güvenlikçi ve sermaye odaklı politikalarla halkın geleceğini karartmayın. Ekosistemi geri dönülmez biçimde yok eden maden, baraj ve petrol projelerini durdurun.”
‘Doğayla barışmadan insanla barışmak’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Doğayla barışmadan insanla barışmak mümkün değildir” sözünü hatırlatan Derya Akyol şöyle devam etti: “Eğer gerçek bir barıştan söz edilecekse, bunun yolu Botan’ın dağlarından, ormanlarından, derelerinden ve köylerinden geçmektedir. Tüm siyasi aktörlere çağrımızdır: Barışı Cûdî’de, Gabar’da, Besta’da başlatın. Barışa, doğayı sınırsız bir kaynak olarak görmekten vazgeçerek başlayın. Barışa, Dicle’nin özgürce akmasına izin vererek başlayın. Bizler, yaşam savunucuları olarak dağların, ormanların, suların ve tüm canlıların sesi olmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz: Doğayı savunmak, yaşamı savunmaktır.”
‘Doğayı talan etmeyin’
Abdullah Öcalan tarafından başlatılan Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni hatırlatan Keskin Bayındır, “Barışın yolu ağaçlarımızla, sularımızla barışmaktan geçiyor. Bugün her yer bir talan içinde. Petrol ve maden aramaları adı altında Kürdistan doğası talan ediliyor. Bugünkü yürüyüşümüzün iki mesajı var: Biri Şirnex halkının ‘Doğamıza sahip çıkıyoruz’ mesajı. Talana karşı Şirnex halkı duyarlı olmalı. İkincisi ise bu talana karşı uyanıştır. Buna alet olanları, ön açanları, göz yumanları Şirnex’ten uyarıyoruz. Bugün binleriz, yarın on binler, yüz binler olarak bu talan devam ederse burada olacağız. Herkes bu yürüyüşten üzerine düşen mesajı almalı. Eko kırım son bulana kadar mücadele edeceğiz. Doğayı talan etmeyi bırakın. Şirnex’te kendine ‘Kürdüm’ diyen ve bu talana yardım edenlere çağrımız: Bu onursuzluğu bırakın. Sonuna kadar mücadelemiz sürecek” dedi.
‘Yanan her bir ağacımız toplumumuzun ciğeridir’
Tülay Hatimoğulları ise Türkiye’nin dört bir yanının yangın yerine döndüğünü belirterek şöyle konuştu: “Her yer alev alev. Aylardır ormanlar yanıyor. Biri sönmeden öteki başlıyor. Türkiye’nin doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi her yeri cayır cayır yanarken iktidar bunları izledi ne yazık ki. Söndürmek için uçak almak yerine kendi çocuklarına yatlar, katlar, uçaklar aldılar. Oysa yanan her bir ağacımız, ülkemizin, toplumumuzun, bizlerin ciğeridir. Yanan her ağaç, her böcek, bütün canlılar bu coğrafyanın kalbidir. Bizim yüreğimiz yanarken onlar zevk u sefa içinde, çocuklarına uçaklar alıyorlar; ne yazık ki bu yangınları söndürecek uçakları almıyorlar. Buradan iktidara bir kez daha çağrımızı yineliyoruz: Ormanların yakılmasına bile isteye müsaade etmeyin. Ayrıca önlem alınmalı, elinizi taşın altına koymalısınız.”
‘Ormanın neden yakıldığını en iyi Kürdistan coğrafyası deneyimledi’
Yanan her ormanın neden yandığını, özellikle bile isteye neden yakıldığını en iyi Kürdistan coğrafyasının deneyimlediğini belirten Tülay Hatimoğulları, şunları ifade etti: “AKP iktidarı, iktidara geldiği günden bugüne kadar leblebi dağıtır gibi maden ve enerji şirketlerine ruhsat dağıtıyor. Her seferinde parlamentodan bu şirketlerin önünü açacak, işlerini kolaylaştıracak yasalar çıkarıyorlar. En son torba yasada çıkan İklim Yasası’na DEM Parti olarak bizler ve bütün muhalefet partileriyle beraber Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak hep birlikte iptal ettireceğiz. Siz değerli halkımızın desteği ve dayanışmasıyla bunu başaracağız.”
Hayvan besleyicilerinin yaşadığı bölgelere gittik
Kürdistan coğrafyasının 90’lı yıllardan itibaren köy yakmalar, köy boşaltmalar, orman yakmalar ve güvenlikçi politikalarla başlayan, savaş ve çatışmayı merkezine alan doğa düşmanı bir yönetim biçimiyle idare edildiğini hatırlatan Tülay Hatimoğulları, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bakın, bizler yürüttüğümüz Ekmek ve Adalet kampanyasında Kürdistan coğrafyasına ve hayvan besleyicilerinin yaşadığı bölgelere gittik. Emin olun ki her yeri kalekola, karakola çevirmişler. Ağaçları ‘güvenlik amacıyla’ kestiler ama korucularla beraber o ağaçları ayrıca sattılar ve para kazandılar. Kürdistan coğrafyasını adeta çoraklaştırmayı ant içmişçesine bir politika yürütülüyor. Bunları kabul etmek mümkün değildir.
Tarihimize de kültürümüze de sahip çıkıyoruz
Bizler ağacımıza sahip çıkarken tarihimize de kültürümüze de, kentin dokusuna da sahip çıkıyoruz. Ağacımıza sahip çıkarken anadilimize, rüyalarımıza, hislerimize, duygularımıza da sahip çıkıyoruz. Bugün bu yürüyüşü gerçekleştirirken Besta’da ağaçların kesilmesini engellemek üzere bu gece burada hep beraber nöbetteyiz. Ve şimdiden direnişimiz hepimize kutlu olsun.
Direnişe en çok kadınlar sahip çıkıyor
Siyaset ile altın aramak, Amerikalı ve Fransız şirketlere Türkiye coğrafyasını peşkeş çekmek bu iktidarın en mahir olduğu işlerden biri oldu, ne yazık ki. Bakın, Akbelen’de, Kazdağları’nda direnişler devam ediyor. Bu direnişlere, Kürdistan’da olduğu gibi Türkiye yakasında da en çok kadınlar sahip çıkıyor. ‘Ağacıma sahip çıkıyorum, yaşam alanıma sahip çıkıyorum’ diyor kadınlar. Akbelen’de neredeyse 90 yaşına merdiven dayamış bir anamız ağacına sarıldı. ‘Bu ağaç benim çocukluğumdan kalmadır bana’ dedi. ‘Bu ağaç benim yaşımdan daha büyük bir tarihe sahip’ dedi. Ve dört elle o ağaca sarıldı. O anaya bile şiddet uyguladılar.
Biz analarla, kadınlarla, gençlerle siyanürle altın aranmasına karşı çıkacağız, doğamıza sahip çıkacağız. HES’lere, RES’lere, JES’lere ve özellikle RES’lerin tarım arazilerinde ve yaşam alanlarında kurulmasına asla izin vermeyeceğiz. ‘Temiz ve yenilenebilir enerji’ aşı taksonuyla RES’leri tarım alanlarına ve yaşam alanlarına yapıyorlar. Bunu kabul etmek mümkün değil, kabul etmeyeceğiz.”
Dünya büyük bir tehlike ile yüz yüze
Tülay Hatimoğulları, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın savaşların bitmesi, silahların susması için olduğunu vurgulayarak, “Sayın Öcalan bu çağrıyı yaptığında biz biliyoruz ki Ortadoğu yangın yeri. Daha yepyeni, yepyeni İsrail-İran savaşına tanıklık ettik. Bu savaşta neler oldu? Bu savaşta biz, 21. yüzyılda bizi bekleyen büyük bir tehlikeyi neredeyse kıl payı atlattık. Bu dönemde 2. Dünya Savaşı’nda milyonlarca insanın öldüğünü hatırlayarak söylüyorum nükleer silahların birbiriyle yarıştırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Nükleer silah demek, hele de 21’inci yüzyılda bu gelişmiş teknolojiyle, daha çok Hiroşima, daha çok Nagasaki demektir. Daha çok Çernobil vakalarına benzer olaylar yaşamak demektir. Bırakın insanın, bırakın canlının yaşamasını; o toprakta on yıllar boyunca bir bitki dahi yeşermez. Biz böyle bir tehlike ile yüz yüzeyiz dünya olarak.
Büyütme çağrısı
Hepimiz bilim kurgu filmleri izliyoruz, dünyanın yok oluşunu gösteren filmleri. Eğer biz ağacımıza sahip çıkmazsak, doğamıza sahip çıkmazsak, emin olun ki insanların da canlıların da yaşayabileceği bir yeryüzü kalmayacak. Bu nedenle Sayın Öcalan’ın çağrısı aynı zamanda ekolojik mücadelemizi büyütme çağrısıdır. O ‘barış’ derken, o demokratik toplum çağrısını yaparken, kapitalist sistemin ve sermaye düzeninin her şeyimize el koymasına karşı çoklu mücadele yürütmelisiniz mesajını vermiştir bize.
Demokratik toplumu kurarken, anadilimize sahip çıktığımız gibi ağacımıza da, suyumuza da, nehrimize de, denizimize de, toprağımıza da sahip çıkacağız. Ekolojik, demokratik, kadın özgürlükçü toplum anlayışının anlamı bu değil midir sevgili kadınlar” diye konuştu.
Açıklamanın ardından kitle Besta bölgesine doğru yola çıktı.