Eleştirel Barış Ağı: Halkın talebini karar alıcıya taşıyoruz
- 09:02 10 Aralık 2025
- Güncel
Devrim Fındık
İSTANBUL - Off University Akademisyeni Ferda Fahrioğlu, barış inşasının toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde olması gerektiğini söyleyerek kadınların bütün alanlarda aktif rol alması gerektiğine işaret etti.
Türkiye’de Barış Akademisyenleri tarafından 2016’da yayınlanan barış bildirisi, akademik özgürlüklerin kısıtlandığı ve siyasi baskının akademi üzerindeki artan boyutunu gözler önüne serdi. Böylelikle Türkiye’den sürgün edilip ayrılmak zorunda kalan akademisyenler de mesleklerini devam ettirebilmek için yurt dışında alternatif çalışmalar yürüttü. Barış için bildiri imzalayıp mesleğinden ihraç edilen Off University Akademisyeni Ferda Fahrioğlu, Türkiye’de devam eden Barış ve Demokratik Toplum Süreci ve akademideki baskılar üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Eleştirel Barış Ağı’nın amacı
Off University Akademisyenlerinden Ferda Fahrioğlu, kurdukları Eleştirel Barış Ağı’nın amacının halkın taleplerini karar alıcılara iletmek olduğunu belirterek, “Eleştirel Barış Ağı’nı kurduğumuzda ortada henüz bir çözüm süreci de yoktu. Geldiğimiz noktada böyle bir süreç başladı.” dedi. Ferda Fahrioğlu, İstanbul’da yapılan Barış Çalıştayı ile amaçlarının barışın inşası için kolektif bir ajanda oluşturmak olduğunu da ifadelerine ekledi.
Bölgesel tehditler
Ferda Fahrioğlu, 10 Mart’ta Suriye’de yapılan mutabakatın Türkiye’deki süreçle bağlantılı olarak devam ettiğini belirterek, İsrail’in yayılmacı politikaları ve ABD’nin desteğiyle katliam yapıldığına dikkat çekti. Ferda Fahrioğlu, dünyadaki devam eden çatışmalı süreçlerin Türkiye’deki barış sürecinden bağımsız değerlendirilemeyeceğini söyleyerek devamında şunları konuştu: “Bu sürecin başlatılmasının nedeni de biraz iç politikanın daha çok güçlendirilmesi ve olası bölgesel tehditlere karşı Türkiye’nin daha güçlü durabilmesi. Biz akademisyenler olarak Kürt meselesinin çözümü üzerine konuşurken bölgesel bağdan ayırt etmeden, uluslararası güçlerin etkilerini göz ardı etmeden süreci tartışmıyoruz. Çünkü dünyada sağa yönelik bir rejim değişimi olduğunda Türkiye bundan bağımsız olmuyor.”
‘Kapsayıcı bir barış gerekiyor’
Ferda Fahrioğlu, ihraç edilen akademisyenlerin 2016 yılından bu yana devam eden hukuk mücadelesini anlatarak, “Geri kalan akademi ise şu an baskı altında. Bu durum, geri kalan akademinin apolitikleşmesine ve daha riskli bir alan olarak yürümesine neden oldu. Bizim derdimiz aslında tam da kesişimsel barışın inşası. Bir barış inşasından bahsediyorsak bunda siyaset, kadın, LGBTİ+, ekoloji, hafıza gibi bütün bu alanların iç içe olduğu, her alanda etkilenmiş olan insanların dahil edildiği kapsayıcı bir barış olması gerekiyor ki toplumsal barıştan bahsedelim” diye konuştu.
‘Barış meselesi kadın mücadelesinden ayrı okunamaz’
Barış inşasının toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde olması gerektiğini söyleyen Ferda Fahrioğlu, kadınların bütün alanlarda aktif rol alması gerektiğine işaret etti. Barışın kadın mücadelesinden ayrı tutulamayacağını dile getiren Ferda Fahrioğlu, şunları kaydetti: “Kadınlara yönelik şiddet gösteren kişilerin 11. Yargı Paketi ile serbest bırakılmasından bahsediyoruz. Bir yandan ‘aile yılı’ denilirken diğer yandan kadına şiddetin çok fazla arttığı bir süreçten bahsediyoruz. Dolayısıyla biz barıştan bahsederken bütün bunların birbirinden kopuk olmadığının bilincindeyiz. Cezasızlık politikalarının devlet tarafından engellenmediği bir süreçten bahsediyoruz. Biz kadın olarak barış meselesini kadın mücadelesinden ayrı okuyamayız.”
Akademideki baskılar
Ferda Fahrioğlu, akademinin gelinen aşamadaki durumunu ise şu sözlerle anlattı: “Biz ‘Bu suça ortak olmayacağız’ isimli bildiriyi imzaladık ve 11 Ocak’ta 10 yıl dolmuş olacak. Bu süreçte yaklaşık 1000 kişinin ihraç edildiği, işinden atıldığı bir dönem yaşadık. Bazılarımız yurt dışına göç etmek zorunda kaldı. Türkiye’de kalanlar da dayanışma akademilerini kurdular. Bu dayanışma akademileri, sivil toplum örgütleri gibi görünseler bile aslında alternatif bir akademi modeli inşa etmeyi, bizim ana akademide yürütemediğimiz çalışmaları dışarıda yürütmemizi sağlıyor. Tabii ki hâlâ mesleği yürüten akademisyenlerle de dayanışma içindeyiz ama daha önce de söylediğim gibi bu kadar çok akademisyenin toplu olarak ihraç edilmesi, akademide geri kalan insanlar üzerinde baskıya dönüşmüş oldu.”







