Tutsak annesi Sinem Güzel: Umudumuz barıştan yanadır

  • 09:03 31 Mayıs 2025
  • Güncel
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde 9 yıldır tutsak bulunan Hatice Güzel’in annesi Sinem Güzel, tutsakların bir an önce özgürlüklerine kavuşması gerektiğini belirterek, her şeye  rağmen barışı, özgürlüğü ve birliği savunduklarını belirtti.
 
Türkiye cezaevlerinde giderek derinleşen tecrit politikaları ile beraber hak ihlalleri de günden güne artıyor. Hak ihlallerinin en çok yaşandığı cezaevlerinden biri Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi. Tutsaklara  ayakkabı ve saç dibi  aramalar yapılırken, psikolojik işkence uygulamaları devam ediyor. Tutsaklar cezaevinde çıplak arama dayatmaları, disiplin cezaları, yalnızlaştırma, kişiliksizleştirme ve psikolojik şiddet başta olmak üzere her türlü şiddete maruz kalıyor.  Cezaevinde baskı ve şiddetle karşı karşıya kalan kadın tutsaklar, tüm baskı ve zorbalıklara karşı direnişi örüyor.
 9 yıldır Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak bulunan kızı Hatice Güzel’e dair konuşan Sinem Güzel “Yürüttükleri özgürlük iradelerinin önünde saygıyla eğiliyorum” dedi. Kürtlerin yıllardır baskılara maruz kaldığını söyleyen Sinem Güzel, “Bizler yıllardır zulüm ve hakaretlere maruz kaldık. Ama buna rağmen elimizi barışa, adalete ve birliğe uzatıyoruz” dedi. 
 
‘Ermenileri ve Alevileri yaktılar’
 
Sinem Güzel, Kürtlerin 40 yılı aşkındır yürüttüğü özgürlük mücadelesine dikkat çekerek,  bu sürecin “barışla” ve “adaletle” sonuçlanacağını ifade etti.  1990’lı yıllarda köy boşaltmalarına işaret eden Sinem Güzel, “Biz çok zulüm ve zorbalık gördük. Kızım Xecê bebekken, 1994-1993’te köyümüzü yaktılar. Kışın ortasında evsiz barksız kaldık. 3 gün boyunca kar kış kıyamette dışarı da kaldık. O kışın ortasında evimizi yakmayın dedik dinlemediler bizi. 3 gün boyunca hiç bir şey yoktu ve imkanlar çok kısıtlıydı. Bizlerde o yıl köyden çıktık ve İstanbul’a geldik. Tıpkı bizim gibi herkes o köyden çıkmak zorunda kaldı. Ermenileri, Alevileri yaktılar. Bir insan hiç Ermenileri ve Alevileri yakar mı? Onlar da insan biz hepimiz insanız. Müslümanlar tek mi insan? Herkes insandır. Bizim Alevilerde, Ermenilere de, Müslümanlara da, Dürzilere de saygımız var. Kimsenin hakkı yok bu insanlara hakaret etmeye. Biz köyden çıktığımız da çocuklarımız çok küçüktü. Bizim de aklımız fikrimiz davamızdaydı. Çocuklarımızda bu bilinçle büyüdüler. Kızım Xecê gazeteciydi, Özgür Halk Dergisi dağıtımcısıydı çalışıyordu. Van’a gidip orada çalışıyordu. 1 Yıl geçtikten sonra bir gün Xecê’nin tutuklandığı haberini aldık” şeklinde konuştu.
 
‘Defalarca kez tehdit edildi’
 
Kızı Hatice Güzel’in  gazete dağıtımı yaptığı sırada polisler tarafından defalarca kez tehdit edildiğini belirten Sinem Güzel, tehdit edildiğine dair fotoğrafların ortaya çıktığının altını çizdi.  Hatice Güzel’in Wan cezaevinde kaldıktan sonra bir çok kente sürgün edildiğini aktaran Sinem Güzel,  “Uzun bir süre Wan cezaevinde kaldıktan sonra Ankara’ya sürgün ettiler. 1 yılının dolmasına 3-4 gün kala onu mahkemeye çıkardılar. Biz o mahkemeye gidememiştik avukatı aradı ve dedi ki Xecê tahliye oldu diye. Biz de kalkıp yola çıktık ve tekrar avukatı aradı Xecê’nin tekrar tutuklandığını söyledi. Xecê ‘nin hem Diyarbakır’da hem Wan’da hem Ankara’da hem de İstanbul’da 4 tane dosyası vardı. Onu Diyarbakır’a helikopterle götürüyorlar babası da otobüsle yola çıkıyor. Gece mahkemesi oldu ve tahliye verdiler. Buraya getirdi babası birkaç gün imzaya gitti. Sonra tekrar tutuklandı, 9 senedir tutuklu bulunuyor” dedi.
 
‘Tüm zorbalıklara rağmen barış ve birliği istiyoruz’
 
Kadın tutsakların cezaevlerinde maruz kaldığı hak ihlallerine işaret eden Sinem Güzel, “Çocuklarımız cezaevlerinde birçok şeye maruz kalıyor. Kızım Xecê’nin dişleri ve sırtı ağrıyormuş. Bir kere götürmüşler diş çekimi için. 9 -10 yıldır sık sık tek kişilik hücreye koyuyorlar. 1 ay görüş yasağı veriyorlar. İçeri de yaşlı, çocukları, torunları olan insanlar var. İçeri de çok mağdur var, çok hasta var. Yaşanan son süreç gelişmeleri ile birlikte tüm tutsakların bırakılması gerekiyor. Tüm zulüm, hakaret ve zorbalıklarına rağmen biz barış eli uzatıyoruz. Biz de insanız, yıllardan beridir kardeşlik diyoruz onlar bizim kardeşliğimizi kabul etmiyorlar. Bu topraklar Kürtler, Türkler, Aleviler ve Ermenilerindir. Babalarımız ve kan dökmüşler bu topraklar için. Bu topraklar sadece Türklerin değil herkesindir. Gözümüz barışta ve inşallah barış olacak. Kimsenin kimseye zarar vermeye hakkı yok. Biz barış eli uzatıyoruz. Hem Allah tarafından iyidir hem de insanlık tarafından iyidir. Barış olmazsa ekonomi daha da sıfıra düşecek. Şuan kimse zamdan, açlıktan bahsetmiyor, insan olan herkes barıştan bahsediyor. Barıştan güzel bir şey var mı? Barış olduğu zaman herkes rahat olacak” sözlerine yer verdi.
 
Tutsaklara yönelik ihlaller 
 
Sinem Güzel, “Tutsaklara her alanda zulüm, zorbalık çıkarıyorlar. Telefon görüşlerinde de zulüm ve zorbalık görüyorlar. Odalarına kamera koyuyorlar ve tutsaklar bunu kabul etmiyor. Koridorlarda kötü kokan ve insanı rahatsız eden temizlik deterjanı kullanıyorlar çocuklarımız rahatsız olsun. Tutsaklarımızın rahatsız olacakları şeyleri yapıyorlar ki tartışma çıksın. Sürekli baskı ve hakaret ediyorlar. Hakları var mı bunu yapmaya? Adalet olsaydı bunu yapmaya hakları olmazdı. Telefon görüşünde bir kelime Kürtçe konuştukları zaman 1 ay disiplin cezası veriyorlar. Telefon ve görüş yasağını veriyorlar. Hasta tutsaklar dilekçe vermelerine rağmen hastaneye götürülüp tedavi edilmiyor. Tutsaklar ilaç reçetelerini veriyorlar almaları için ancak ilaçlarını vermiyorlar. Bu bir hakarettir. Kaç kişinin cezası bitmiş onları tahliye etmiyorlar. Temel yaşam hakları ellerinden alınıyor. Biz tutsak yakınları olarak bunları kabul etmiyoruz” diye konuştu.
 
‘Umudumuz var’
 
Cezaevlerinde bulunan siyasi tutsaklara yönelik yapılan baskı ve şiddete karşı tutsakların büyük bir mücadele yürütüldüğünü paylaşan Sinem Güzel, tutsakların direnişlerine dair şunları dile getirdi: “Tutsakların yürüttüğü büyük ve güçlü iradeleri önünde eğiliyoruz. Görüşlerine gittiğimiz de hiç bir şey yaşamamışlar gibi mutlular ve güler yüzle karşılıyorlar bizi. Biz yaşadığımız sürece onların arkasında olacağız, onların izinde olacağız. Hem bizim hem de onların yolu özgürlük yolu olacak. Özellikle kadın tutsakların hepsi birbirine bağlılar. Kadın yaşamdır,  doğadır, topraktır, ağaçtır, yeşilliktir, evdir,  çocuktur. Yüreği yanmış tüm annelerin önünde saygıyla eğiliyorum. Yürekleri yanmasına rağmen barış diyorlar. Biz yaşadığımız sürece çocuklarımızın, şehitlerimizin, adaletin ve barışın peşinde olacağız. Biz pişman değiliz. Biz barış eli uzatıyoruz çünkü barış herkese lazımdır. Barış olursa Türklere daha çok yarayacak. Barış sadece içeride ki hasta çocuklarımıza değil, dışarıda ki bütün çocuklara lazım. Biz davamızdan pişman değiliz, umudumuz var barış gelecek. Umudumuz barıştan yanadır. Biz zulüm ve zorbalığın yanında değil, bizler adaletin tarafındayız.”